
- Öncelikle, tam da final yoğunluğunuz arasında, bizleri kırmayarak bu röportajı gerçekleştirdiğiniz için çok teşekkür etmek isteriz. Acaba Rabia Burçin Yavuz kimdir, kısaca bize anlatır mısınız?
2003 yılında Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’ne burslu olarak girmeye hak kazandım. 2008 yılında çok severek okuduğum bölümümden derece ile mezun oldum. 2009 yılında Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi bilim dalında bütünleşik doktora yapma hakkı kazandım, yine aynı sene Ufuk Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde açılan araştırma görevlisi ilanına başvurarak araştırma görevliliği kadrosuna girmeye hak kazandım ve doktora tez aşamasının sonuna gelmiş bir kişi olarak görevimi severek sürdürmekteyim.
- Üniversitemiz Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü ilk mezunlarımızdansınız. Sizce o günden bugüne kadar Ufuk’da neler değişti? O yıllarda görece yeni bir üniversiteyi tercih etmekteki aklınızda sorular nelerdi? Sizce Ufuk Üniversitesi bu soruların ne kadarını cevaplayabildi?
Ufuk Üniversitesi’ne girdiğim sene olan 2003 yılında bilgiye ulaşmak kuşkusuz günümüzdeki kadar kolay değildi. Bununla birlikte tercih sürecinde çeşitli üniversitelerin tanıtımlarına katılarak bilgi almaya çalışıyordum. Üniversitemizi ziyaret ettiğimde ise bölümümüzün akademisyen kadrosundan, bölümde verilen derslerden, tanıtım görevini üstlenen akademisyenlerin yetkinliğinden, özverisinden ve sıcaklığından, okulda hakim olan sıcak ortamdan etkilendim ve Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü tercih etmeye karar verdim.
Görece yeni bir üniversiteyi tercih etmek konusundaki temel saikim; gerek akademik gerekse sosyal olarak imkanların çok daha ulaşılabilir olmasıydı. Söz konusu yıllarda pek çok büyük üniversite tercihinde bulunan arkadaşım, kalabalık derslerde öğretim üyelerine soru dahi sormakta zorlandıklarından, ders dışında ise akademisyenlerle iletişime geçmekte güçlük yaşadıklarından bahsederken, üniversitemizde derslerde öğretim üyeleri ile birebir iletişime geçme imkanı ve ders dışında öğretim kadrosunun son derece ulaşılabilir olması benim için büyük bir şanstı. Ayrıca gelişmekte olan bir üniversitenin öğrencisi olarak sosyal imkanlara kolayca dahil olmak da bir üniversite öğrencisi olarak oldukça tatmin ediciydi.
Üniversitemizin gelişim sürecine her iki cenahta da tanıklık etmiş biri olarak, o günden bugüne Ufuk’taki değişikliklerin büyüklüğünün mutluluk ve heyecan verici olduğunu söyleyebilirim. Büyük ve köklü bir üniversite olma yolunda hızlı adımlarla ilerleyen üniversitemiz, öğrencilere sunduğu olanaklarla birlikte sahip olduğu sıcak havayı kaybetmeden akademik, sosyal ve teknolojik olarak sürekli gelişmektedir.
- Hali hazırda Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaktasınız. Sıranın diğer tarafında yer almak nasıl bir duygu? Düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız? Ayrıca eğitim verdiğiniz disiplinde lisansüstü eğitim görmek ve akademisyen olmak isteyen arkadaşlara ne gibi tavsiyeleriniz olacaktır?
İfade ettiğiniz şekliyle uzun bir süredir sıranın diğer tarafında olduğum için bir süre sonra insan haliyle bu duyguya alışıyor. Bununla birlikte ilk yıllarımda bazı durumlarda “sıranın diğer tarafında olmak duygusu” çok daha hissedilebilir haldeydi; örneğin ilk gözetmenlik deneyimim unutamayacağım bir andır benim için. Bir yıl önce sınavlarda öğrencilerle birlikte ter dökerken bir yıl sonra söz konusu durumda akademisyen olarak ter dökmek epey ilginç gelmişti. Bu durumun, bir Ufuk Üniversitesi mezunu olarak, geçmişte öğrenci sonrasında akademisyen olarak mensup olduğu kuruma karşı büyük bir sorumluluk hissettirdiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bu bağlamda bir yere hissettiğiniz aidiyet ne denli güçlüyse, hissettiğiniz sorumluluk duygusu da o oranda güçlü oluyor ve bulunduğunuz konuma hızlıca adapte olabiliyorsunuz.
Zaman zaman Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında lisansüstü eğitim almak ya da bu alanda akademisyen olmak istediklerini belirten öğrencilerimiz fikirlerimize başvuruyorlar. Onlara söylediğimiz yegane şey; kesinlikle tam olarak emin olmadan böyle bir karar vermemeleri, zira özellikle günümüz ekonomik koşullarında mezuniyet sonrası süreç öğrenciler için stresli hale gelebilmektedir. Bu doğrultuda lisansüstü eğitim, mezuniyet sonrası süreci ötelemek olarak düşünülmemeli ve kişi kendisine muhakkak bir yol haritası çıkarmalıdır. Aynı şekilde akademisyenlik de yalnızca kişinin mali olarak kendini idame ettireceği bir meslek olarak asla düşünülmemelidir. Dolayısıyla bu alanda akademik olarak ilerlemenin temel şartı; uzmanlaşmak istenen alanı çok sevmek ve bitmeyen bir ders çalışma sürecini kabullenmektir.
- Ufuk Üniversitesi’nde gerek eğitim aldığınız yıllarda gerekse araştırma görevlisi olarak çalıştığınız yıllar içinde unutamadığınız birkaç anınızı bizimle paylaşır mısınız? Sizce sizin okuduğunuz yıllar ile şimdiki dönemde lisans öğrenciliğinde neler değişti, öğrencilerin yeni ilgi alanları nelerdir?
Araştırma görevlisi olarak göreve başladığım yıllarda bir öğretim üyesi hocamız, dersinin bir bölümünde bu üniversiteden mezun bir kişi olarak karşıma çıkan süreçlerde nasıl bir yol izlediğimi ve akademik olarak ilerlemek isteyen öğrencilere bu konuya ilişkin tavsiyeler vermemi istemişti ve bu bağlamda ben de deneyimlerimi öğrencilerle paylaşmıştım. Bu olaydan bir yıl sonra mezun olmuş ve söz konusu derste olan bir öğrencimizin anlattıklarım sonrasında akademisyen olmaya karar verdiğini, bu yolda ilerleyeceğini belirtmesi ve sonrasında Avrupa’da iyi bir sıralaması olan bir üniversitede lisansüstü eğitim almak için MEB bursu ile gideceğini haber vermesi unutamadığım anılarımdan biridir.
Ufuk Üniversitesi’nde öğrenci olduğum yıllar ve yakın dönemi mukayese ettiğimde lisans öğrenciliği açısından en büyük farkın; teknolojik imkanların artması olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu açıdan bilgiye ulaşımın artık çok daha kolay hale geldiğini söylemek mümkün fakat şimdiki dönemde öğrencilerin yaşadığı en büyük sorunlardan biri bilgiye ulaşım imkanının artışı ile birlikte bilgi kirliliğinin de artışı. Dolayısıyla günümüz lisans öğrencilerinin bu konuda bir mücadele vermek durumunda kalıyorlar. Bununla birlikte yetkin öğretim kadromuzun yönlendirmeleri sayesinde öğrencilerin bu konudaki farkındalıkları hızlı bir şekilde artmaktadır. Ezcümle; öğrencilerin yaşadıkları bu süreç, daha eski dönem lisans öğrenciliğine göre onları teknolojiye daha hakim kılıyor. Bu bağlamda Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü özelinde teknolojik gelişmelerle bağlantılı olarak; demokrasi-internet tartışmaları üzerinden netokrasi kavramı, siber güvenlik, siber aktivizm, sosyal medya üzerinden yeni medya çalışmaları gibi konular öğrencilerin ilgi duyduğu yeni alanlara örnek gösterilebilir.
- Son olarak hem danışmanlığını yaptığınız öğrenci arkadaşlarımıza hem de 2019 – 2020 Eğitim Öğretim yılında ailemize katılacak yeni arkadaşlarımıza ne gibi tavsiye ve mesajlarınız olacak? Özellikle yeni gelecek arkadaşlarımız sizce neler hakkında bilgi sahibi olarak Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü seçmeliler?
Hem halihazırda eğitim alan öğrencilerimize hem de 2019-2020 eğitim-öğretim yılında aramıza katılacak öğrencilerimize başlıca tavsiyem; her geçen sene rekabetin daha çok artacağının farkında olup lisans eğitim-öğretim sürecini son derece bilinçli ve verimli değerlendirmeleridir. Özellikle aramıza yeni katılacak Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencilerimize, öncelikle akademik ve sosyal imkanlar açısından bakıldığında çok doğru bir tercih yaptıklarını belirterek, üniversite eğitimine başlamadan, ilk olarak önlerindeki süreci en güzel şekilde değerlendirebilmek için iyi bir plan yapmalarını ve bu plan çerçevesinde varmak istedikleri hedefleri belirlemelerini öneririm. Sonrasında ise, bölümde alacakları eğitime ilişkin okutulacak dersler ve temel kaynaklara ilişkin fikir sahibi olarak gelmeleri onlar için son derece yararlı olacaktır.
Tüm bu tavsiyelerden bana göre daha önemlisi ise; Latince birlik, beraberlik, evrensellik gibi anlamlara gelen “universitas” sözcüğünden türeyen üniversite kavramının ve üniversiteliliğin hakkını vererek; Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı, bağımsız ve sorgulayıcı düşünen, sosyal olarak kendini geliştiren bireyler haline gelmek için uğraş vermeleridir. Son olarak öğrencilerimize hayatlarının en güzel dönemlerinden biri olan üniversite yıllarında eğlenmekten de geri kalmamalarını da önererek, sonrasında bu yılları özlemle anacaklarını belirtmek isterim..